NARSİST ŞEYH HAYDAR BAŞ

Kameranın önüne geçmeden önce dakikalarca aynanın karşısında endamını süzer. Kendisini, kendisinin olmayan televizyonlarda gösteremediği için de içi kan ağlar, kendini teşhir edebileceği fırsatları da hiç kaçırtmaz. Havaalanları, onun kendi dünyasından olmayanlarla buluştuğu tek mekandır. Megalomanlığını buralarda tatmin eder. Örneğin, Ankara'dan İstanbul'a gideceğinde Ankara'daki müritlerine kendisini uğurlatır. Tarikatın mensupları pikniğe gider gibi cümbür cemaat Ankara Esenboğa havaalanına giderler. Bu kalabalık etrafta insanların dikkatini çeker. Tabii ki kimin uğurlandığı da merak edilecektir. Şeyh efendi, aklınca havaalanındaki politikacılara görüntülü bir mesaj vermektedir: "Bakın, beni uğurlamaya gelen bu kadar insan var. Arkamda ise..." Havaalanında göremediği müridine, gideceği yere varır varmaz telefon açar: "Seni havaalanında göremedim, yoksa gelmedin mi?" "Oradaydım hocam,  arkalardaydım, kalabalıkta görememiş olacaksınız." Şeyhin sanal dünyadan çıkıp somut dünyayla buluştu mekanlar havaalanları ve uçaklardır. Yolculuklarından birinde uçağın içinde ünlü bir şovmenle karşı karşıya gelir. Şovmen iltifatta bulunur. "Hocam sizi takip ediyorum. Sohbetlerinizden istjfade ediyorum." Şeyhin elini de öper şovmen. Bir ara şeyh, bu karşılaşmayı her sohbetinde dile getiriyor, onun müridi olduğunu söylüyordu.
ABARTMAKTA ÜSTÜNE YOK
HAYDAR BAŞ Türkiye'de en çok hangi televizyonun seyredildiğine dair bir anket yaptırmıştı. Anketten çıkan sonuç, şeyh ve müritlerinin dışındakilere saçma sapan gelebilirdi ama, onlar için gerçekti. HAYDAR BAŞ'ın Anketine göre, şeyhin televizyonu, yüzde seksen altı izlenme oranıyla birinciydi. Geri kalan yüzdeyi, diğer kanallar paylaşıyordu. Kaşiyecilerin yaptığı anketten başka nasıl bir sonuç çıkabilirdi ki? Bu sonucu, televizyonda kendisi de ilan etti. " Hatta bizim televizyonumuz yüzde doksan beş izlenme oranına sahip" deme cesaretliliğini bile gösterdi. Anket sonuçlarını gösteren kalın bir katalog bile bastırttı.

Hatta seçimlerde yüzde bir bile oy alamayan partisini yüzde 45 oy alacağını söylemişti. Üstelik düzmece bir anket yaptırıp AKP’nin oy oranını yüzde 11, kendi partisi BTP’yi yüzde 45 çıkartmıştı. Ama seçimlerde binde sıfır nokta 48 oy aldı.

Ama onun bu uçuk kaçık anketi fıkra konusu oldu. Fıkraya da en çok Başbakan Erdoğan gülmüş.

* HAYDAR BAŞ HIRSLIDIR; İçindeki iktidar hırsını bir türlü tatmin edemedi. Önce Erbakan’ın partisinden milletvekili olmak istedi. Erbakan izin vermedi. Ardından Eyüp Aşık bakanken danışmanı olmak için her yolu deneyip başardı. Ama orada da barınamadı. En sonunda dayanamayıp parti kurdu.
* Şeyhin eylemlerinde iki yöneliş vardır; servet ve siyaset. İçindeki iktidar olma güdüsünü tatmin edebilmek için bu güçlere sahip olması gerektiğinin bilincindedir. Gençliğinde bir tarikat içinde yer almış olması, çevresinin hep dincilerden teşekkül etmesi, nasıl para kazanacağının yöntemini de belirlemişti; Allah Rızası kavramını sömürmek ve islamcıların laik topluma alternatif bir toplum kurma zaaflarını paraya dönüştürmek.

OLDUĞU GİBİ GÖRÜNMEMEK HAYDAR BAŞ'ın yaşam felsefesinin başında gelir. Görünmek istediği gibi olmak da yeteneklerini aşar. Yeteneklerini geliştirmeye çalışmak da ona göre manasızdır. Ben şeyhim deyince nasıl olsa inananlar vardır. Ben başyazarım, baş konuşurum deyince, öyle olduğuna inananlar vardır. Ben profesörüm, ben iş adamıyım, ben peygamberin varisiyim, ben Allah'la konuşuyorum, benim bilmediğim bir şey yoktur deyince...
MAKYAVELİST ve PRAGMATİST tir; Önemli olan amaçlarının gerçekleşmesidir. Yanında çalışan personele sigorta yaptırmaz. Başçelik A.Ş üzerinden tencere tava alıp müritlerine sattırır ama ne mal aldığı esnafa ne de satış yaptırdığı müritlerine para verir. Müritler zaten kuludur. Mallarını aldığı esnaflar ise tarikatın üyesi olmadıkları için onların malları kendisine helaldir. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder